Dünyadaki suyun %97’si denizlerde bulunan tuzlu sudur. %2’si ise kutuplardaki buzullarda bulunmaktadır. Toplam suyun %1’i dolanım halindedir. Tatlı su kaynaklarının %22’si yeraltı suyudur. Yeraltı suyunun 2/3’ü 800 m’den daha derinlerde bulunmaktadır. Tüm bunlar göz önüne alındığında yeryüzündeki kullanılabilir su miktarı çok fazla değildir ve insanoğlu bu suyu temiz tutmak ve kullanma suyunu tekrar temizleyip kullanmak zorundadır. Ayrıca, suyun dünya üzerindeki coğrafi dağılımı da çok dengesizdir ve kimi ülkelerde kuraklık ve susuzluk yaşamsal bir sorun olmaya başlamıştır. Doğadaki su, yeryüzü suları, yeraltı suları ve atmosferdeki buhar halindeki su olarak gruplandırılır. Bunlar doğadaki su döngüsünün birer evreleridir. Güneş enerjisi ile buharlaşarak atmosfere yükselen su burada yoğunlaşarak yağmur, kar şeklinde yeryüzüne döner. Yeryüzü sularını oluşturarak göl veya denizlere ulaşır. Bir kısmı toprağın derinliklerine iner yeraltı sularını oluşturur. Böylece döngü devam eder ve buna “Hidrolojik çevrim” adı verilir. Bu döngü süresince suyun niteliği yani içindeki erimiş ya da asılı madde miktarı değişir. Buharlaşma evresinde tüm bu maddelerden arınan su atmosferde karbondioksit, oksijen, azot, metan vb. gazları ve asılı tozları alır. Irmak göl ve denizlerde bulunan ve yeryüzü suyu olarak adlandırılan su genellikle kirlidir. Bu nedenle özel bir arıtma işlemi uygulanmadan kullanılmamalıdır. Kuyu suyu, kaynak ve artezyen suları yeraltı suları olarak adlandırılır. Bu sular genellikle temizdir. Ancak bulunduğu yerin özelliğine göre kimi kez mineral içeriği fazla olabilir ya da atıklar, çöp vb. maddelerle kirlenebilir. Eğer mineral içeriği fazla değilse ve insanlar tarafından kirletilmemişse yeraltı suları herhangi bir arıtma işlemine tabi tutulmadan kullanılabilir. Atmosferdeki su buharı da yağış şeklinde yeryüzüne inerken atmosfer çok kirli değilse doğrudan kullanılacak kadar temizdir.